25.09.2025
CHP Genel Başkan Yardımcısı Aylin Nazlıaka, Diyarbakır’ın Kayapınar ilçesindeki bir özel kreşte yaşanan ve güvenlik kameralarına yansıyan şiddet görüntülerine ilişkin, “Bir çocuğun uykudan sert müdahaleyle uyandırılması, bir başka çocuğun boğazına sarılan akranına öğretmenin kayıtsız kalması, ağlayan çocuklarla alay edilmesi bir skandal değil, bir ihmal zincirinin ve denetimsizliğin açık kanıtıdır. Bu ülkede hiçbir çocuk bir kreşte ağlayarak, korkarak, baskıyla büyümemelidir. O çocuklar hepimizin çocuklarıdır. Onların gözyaşı hepimizin sorumluluğudur. Kreşler oyun alanı olmalı, travma mekânı değil” dedi.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Aylin Nazlıaka, Diyarbakır’ın Kayapınar ilçesindeki bir özel kreşte yaşanan ve güvenlik kameralarına yansıyan şiddet görüntülerine yazılı açıklamayla tepki gösterdi.
Nazlıaka, açıklamasında şu ifadeleri kaydetti:
"Bu olay, münferit değildir. Bu, yıllardır dile getirdiğimiz ama görmezden gelinen bir sorunun, çarpıcı bir örneğidir. Kreş hizmetlerinin büyük oranda özel sektöre devredilmesi, bu alandaki kamu sorumluluğunun ihmal edilmesi ve denetim mekanizmalarının kağıt üzerinde kalması, bugün çocuklarımızın hayatını riske atan bir tabloya dönüşmüştür. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın olayın ardından yaptığı açıklama ise yetersiz, geç kalmış ve yüzeysel bir müdahale örneğidir. Bakanlık yalnızca 'bir personelin görevden alındığını' belirterek, sistemsel sorunları görmezden gelmektedir. Oysa bu mesele, sadece bir öğretmenin tutumuyla açıklanamaz. Sorumluluğu birkaç kişiye yıkmak, asıl ihmalkârlığı örtbas etmektir.
Buradan Bakanlığa sesleniyoruz, bu kreşte daha önce denetim yapılmış mıdır? Yapıldıysa, hangi bulgular tespit edilmiştir? Kamera görüntüleri ailelere verilmeden önce neden bu olay fark edilmemiştir? ALO 183 Şiddet Hattı’na gelen ihbarlar neden etkin şekilde izlenmemektedir? Bu soruların cevabı verilmeden, hiçbir kamuoyu açıklaması yeterli olmayacaktır. Bugün Türkiye'de özellikle büyükşehirlerde binlerce aile, çocuklarını bırakabilecek güvenilir, ulaşılabilir ve uygun fiyatlı kreş bulamamakta; mecburen denetimsiz, ticari kaygılarla açılmış özel kreşlere yönelmektedir. Devlet, sosyal bir devlet olmanın gereği olarak çocuk bakımını ve okul öncesi eğitimi kamusal bir hizmet olarak sunmakla yükümlüdür. Ancak bugün Türkiye’deki kamusal kreş sayısı, ihtiyacın çok çok altındadır. Belediyelerin açtığı birkaç örnek dışında kamu eliyle yürütülen kreş hizmetleri neredeyse yok denecek düzeydedir.
"Ailelerin çocuklarını güvenle bırakabilecekleri, ücretsiz ya da düşük ücretli, kamuya ait kreşler yaygınlaştırılmalıdır"
Kreşler çocukların gelişim alanıdır, ticari işletme değildir. Çocuk bakımı bir 'kadın meselesi' değil, toplumsal sorumluluktur. Kadınların iş hayatına katılımı için güvenli, erişilebilir ve nitelikli kreş hizmeti şarttır. Kreşler kamusal bir hizmet olarak her mahallede, her şehirde yaygınlaştırılmalıdır. Tüm özel kreşler için düzenli, sıkı ve şeffaf bir denetim sistemi kurulmalı ve denetim raporları kamuoyu ile paylaşılmalıdır. Kreş personeline yönelik pedagojik eğitim zorunlu hale getirilmelidir. Şiddete başvuran, çocuk haklarını ihlal eden personelin mesleğe devam etmesine asla izin verilmemelidir. Ailelerin çocuklarını güvenle bırakabilecekleri, ücretsiz ya da düşük ücretli, kamuya ait kreşler yaygınlaştırılmalıdır. Kreşlerde çocuk hakları, şiddetsiz iletişim, oyun temelli öğrenme gibi ilkelere dayalı standart bir müfredat oluşturulmalıdır. Şiddet vakalarında hızlı, etkin ve örnek teşkil edecek yargı süreçleri işletilmeli, cezasızlık algısı son bulmalıdır.
Bu ülkede hiçbir çocuk bir kreşte ağlayarak, korkarak, baskıyla büyümemelidir. O çocuklar hepimizin çocuklarıdır. Onların gözyaşı hepimizin sorumluluğudur. Kreşler oyun alanı olmalı, travma mekânı değil! Bizler, yaşanan bu skandalın takipçisi olacağız. Ailelerin yanında, çocukların savunucusu olmaya devam edeceğiz. Çocuklarımız için daha adil, daha güvenli ve daha şefkatli bir eğitim sistemini hep birlikte kuracağız."